+90 (216) 416 28 33

Makaleler »KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA MAKTU VEKALET ÜCRETİ UYGULAMASI ANAYASAYA AYKIRIDIR

 

    M&T HUKUK BÜROSU

AV.MUSTAFA TURAN

Kozyatağı Mh. Güven Sk. Şaşmaz Sitesi B1 Blok  N:2 K:6 D:15 Kadıköy/İST.

Tel : 0 216 416 28 15   Faks : 0 216 416 28 33   Cep : 0 532 266 75 10

                                                                                                       

 

                 

 

 

 

KAMUAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA MAKTU VEKALET ÜCRETİ UYGULAMASI ANAYASAYA AYKIRIDIR

 

 

“6487 sayılı kanunun 21.maddesi ile değişik 2942 sayılı kanunun Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici 6.maddesi  Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” Hükmüne haizdir. Bu hüküm gereğince Mahkemelerce daha önce kamulaştırmasız el atma davalarında taraflar yararına red yada kabule göre nispi vekalet ücretine hükmedilmekte iken şimdi maktu vekalet ücretine hükmedilmektedir.

 

                                                     6487 sayılı yasanın 21.maddesi kanaatimizce Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10.maddesinde değinilen Eşitlik İlkesine, 35.maddesinde belirtilen Mülkiyet Hakkına ve dolayısıyla anayasaya aykırıdır. Aynı görüşü paylaşan mahkemelerin anayasaya aykırılık iddiası Anayasa Mahkemesinin 2013/95 sayılı dosyasından esastan incelemeye alınmıştır. Bizce de 21.madde tümden iptal edilmelidir fakat bu makalemiz de özellikle avukatları etkileyen maktu vekalet ücreti yönünden Anayasaya aykırılık üzerinde duracağız.

 

                                                    Eşitlik ilkesi, anayasamızın 10.maddesinde “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep, ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye, veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Şeklinde yerini bulmuştur.

 

                                                    1982 Anayasası eşitlik ilkesini, “Genel Esaslar kısmında düzenlemiştir. Bu da Anayasamızın eşitlik ilkesini devlet yönetiminin temel bir ilkesi olarak belirlediğini gösterir. Buna göre eşitlik ilkesi anayasal sistemin temel yapısını belirleyen ilkelerden biridir. Bu bakımdan eşitlik ilkesi sadece devleti yöneten idare makamlarına değil aynı zamanda yasama organına da hitap eder. Bu nedenle eşitlik ilkesine aykırı düzenlemeler yapan bir kanun anayasa mahkemesince iptal edilebilir.  Eşitlik ilkesi mutlak eşitlik ve nispi eşitlik olarak doktrinde ikiye ayrılmıştır. Mutlak eşitlikten kastedilen şey kanunların herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Nispi eşitlik ise aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içermektedir. Bu nedenle eşitlik ilkesinin ihlal edilmiş olup olmadığının anlaşılabilmesi için anayasaya uygunluk denetiminde sadece kanunların genel ve soyut nitelik taşıyıp taşımadıklarının değil onların içeriklerinin de eşitlik ilkesini ihlal edip etmediğinin araştırılması gerekir.   

 

                                                    Bu bilgiler ışığında 6487 sayılı yasanın kamulaştırmasız el atma davalarında vekalet ücretinin maktu olarak hükmedilmesini düzenleyen kısmı anayasamızın 10.maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırıdır. Zira; 

 

                                                    Yargıtayın 11/02/1959 tarih ve 1958/17 E., 1959/15 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında kamulaştırmasız el koyma kavramı “idarenin kanunsuz bir hareketi” olarak tanımlanmış ve bu eylemden kaynaklanan tazminat davasının da haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davası mahiyetinde olduğu kabul edilmiştir.

 

                                                    Yine Yargıtay içtihatlarında kamulaştırmasız el koyma davaları haksız eylemden kaynaklanan davalar olarak tanımlandığından bu davalarda kamulaştırma kanunun sadece değer biçmeye yönelik hükümlerinin kıyasen uygulanacağı bunun dışındaki hususlarda genel hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir.

 

                                                    Bu nedenle 6100 sayılı HMK.’nın 323./ğ maddesinde “vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti” yargılama giderleri arasında sayılmış olup, 1136 sayılı Avukatlık Kanunun 164/4 maddesinde karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin tarifeye dayanılarak belirleneceği ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde (29 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazetede, 28512 sayı ile yayınlanan Türkiye Barolar Birliğinden sadır) 12 maddesinde ise hukuki yardımların konusu para ile ölçülebiliyorsa tarifenin 3.kısmına göre yani nispi vekalet ücreti ödeneceği belirtilmiştir. Bu nedenle mahkemelerce Kamulaştırmasız el atılan taşınmazların el atılan kısmının parasal değeri üzerinden ret veya kabule göre taraflar lehine vekalet ücretine hükmedilmekteydi.

 

                                                    6487 sayılı yasa 21.maddesinde “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” diyerek devletin haksız fiilinden kaynaklanan bir davada devlete imtiyaz tanımıştır. Bugün haksız bir eylemden doğan tüm davalarda davacı veya davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise duruma göre her iki taraf lehine dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmektedir. Kanun koyucu devletin haksız eyleminden doğan davada devlete maktu vekalet ücreti ödeme ayrıcalığı getirmiştir. Bu durumun neden eşitlik ilkesine aykırı olduğunu örneklerle anlatacak olursak:

 

                                                    6487 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra devlet bir vatandaşın taşınmazına haksız eylemi sonucu el atarsa açılan davada vatandaş maktu vekalet ücreti almaya hak kazanacaktır. Aynı vatandaşın taşınmazına diğer bir vatandaş haksız eylem sonucunda el atarsa davacı vatandaş lehine nispi vekalet ücretine hükmedilecektir. Örnekte taşınmazına el atılan vatandaş her iki halde de aslında aynı durumla karşı karşıyadır. Aynı durumdaki vatandaş yani taşınmazına haksız olarak el atılan vatandaş aynı durumda iki ayrı sonuçla karşı karşıya kalacaktır. 

 

                                                    Diğer bir örnekte ise, bir vatandaşın taşınmazına devlet el atmış, diğer vatandaşın taşınmazına ise 3.bir şahıs (vatandaş) el atmış olsun. Her iki vatandaş da haksız olarak el atmaya karşı dava açmış olsunlar. Bu durumda devlete karşı dava açan vatandaş dava sonucunda maktu vekalet ücreti alacakken 3.şahısa karşı dava açan vatandaş ise nispi vekalet ücreti alacaktır.    

 

                                                    Kamulaştırmasız el atma davalarının temelinde devletin haksız eylemi yer almaktadır. Vatandaşta bu haksız eylem neticesi uğramış olduğu zararın bedelini istemektedir.

 

                                                    Oysaki bir vatandaşın diğer bir vatandaşın taşınmazına el atması durumlarında açılan el atmanın önlenmesi davalarında da bir haksız eylem söz konusu olup, bu davalarda davayı kazanan taraf lehine taşınmaz değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmektedir.   

 

                                                    Kanun Koyucu 6487 sayılı yasadaki bahse konu düzenlemesi ile devlete imtiyaz tanımış ve aynı durumdaki vatandaşa farklı sonuç doğuracak bir muamele getirerek Anayasa 10.maddedeki eşitlik ilkesine aykırı olacak şekilde düzenleme yapmıştır.

 

                                        Burada 6487 sayılı yasa ile getirilen düzenlemenin bir haklı nedene dayandığı iddiası da dinlenemez, zira yukarıda değinildiği üzere Kamulaştırmasız el atma devletin kanunsuz bir eylemi olup haksızdır. Bu kanunsuz eylem lehine yapılacak her düzenleme aslında devletin kanunsuz eylemlerinin de kolaylaştırılması ve teşviki anlamına gelir ki bu yolla Kamulaştırma kanunu da örtülü olarak ilga edilmiş olur ki bu yolla da  vatandaşın anayasa ile teminat altına alınan mülkiyet hakkının da ihlali söz konusu olur.

 

                                        Yukarıda da değindiğim üzere 6487 sayılı yasanın 21.maddesi ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6.maddesi T.C.Anayasasına aykırı olup, görüşlerimizin Anayasa Mahkemesince de paylaşılıp, paylaşılmadığını da Mahkeme önünde derdest olan 2013/95 sayılı dosyanın sonuçlanması ile öğrenmiş olacağız.

 

                                        Saygılarımla.

 

 

                                                                                                   AV.MUSTAFA TURAN